Hong Kong Çin E Ne Zaman Geçti ?

Mahli

Global Mod
Global Mod
Hong Kong Çin'e Ne Zaman Geçti?

Hong Kong, tarihi boyunca pek çok farklı yönetim biçimi ve egemenlik altında varlık göstermiş bir bölgedir. 1997 yılı, Hong Kong’un Çin’e devredilmesi açısından tarihi bir dönüm noktasıdır. Peki, Hong Kong’un Çin’e geçişi nasıl gerçekleşti ve bu süreçte neler yaşandı? Bu yazıda, Hong Kong’un Çin’e geçiş sürecini, sebeplerini ve öncesindeki tarihi süreci detaylı olarak inceleyeceğiz.

Hong Kong'un İngiliz Kolonisi Olması

Hong Kong’un Çin’e devredilmeden önceki tarihi, 19. yüzyılda İngiltere’nin sömürgecilik faaliyetleriyle başlamıştır. 1839-1842 yılları arasında gerçekleşen birinci Opium Savaşı sırasında, Çin’in Batılı güçlerle yaşadığı ekonomik ve politik sorunlar sonucunda Hong Kong, 1842 tarihli Nanking Antlaşması ile İngiltere’ye verilmiştir. Hong Kong Adası, İngiltere’nin denizaşırı topraklarından biri haline gelmiş ve burada İngiliz yönetimi kurulmuştur.

İngiltere’nin Hong Kong’daki egemenliği, zamanla bölgenin gelişmesini sağlamış ve ticaretin merkezi haline gelmiştir. Bununla birlikte, Çin yönetimi Hong Kong’un kaybına hep karşı çıkmış ve bölgenin yeniden Çin'e katılmasını istemiştir.

İkinci Opium Savaşı ve Kowloon Yarımadası’nın Elde Edilmesi

İkinci Opium Savaşı (1856-1860) sırasında Çin, İngiltere karşısında zor durumda kalmış ve 1860 yılında imzalanan Peking Antlaşması ile Kowloon Yarımadası’nın büyük kısmı İngiltere’ye verilmiştir. Ancak Hong Kong’un tamamı, 99 yıllık bir süreyle İngilizler’in elinde kalmıştır.

Hong Kong, İngiltere tarafından sadece bir askeri üs ya da ticaret merkezi olarak değil, aynı zamanda bir küresel finans merkezi olarak da kullanılmaya başlanmıştır. Hong Kong'un gelişimi, İngiltere'nin Asya’daki en önemli sömürgelerinden biri olmasını sağlamıştır.

Çin’in Bağımsızlık Arayışları ve Hong Kong’un Geleceği

20. yüzyılın başlarına gelindiğinde, Çin’deki siyasi çalkantılar arttı ve Qing Hanedanı’nın son bulmasıyla Çin Cumhuriyeti kuruldu. Ancak Çin, iç karışıklıklar ve dış müdahaleler nedeniyle istikrarsız bir dönemden geçiyordu. Hong Kong ise İngiltere’nin sömürgesi olarak varlığını sürdürdü. 1949 yılında Çin Cumhuriyeti’nin yerine Çin Halk Cumhuriyeti kuruldu ve bu yeni rejim, Hong Kong’un yeniden Çin’e katılmasını gündeme getirdi.

Ancak, Hong Kong’un İngiltere yönetiminde kalması, özellikle Çin'in Sovyetler Birliği ile olan ilişkilerinin etkisiyle daha da derinleşti. Çin’in sosyalist sistemine geçişi, Hong Kong’un Çin'e geri dönme sürecinin ne zaman gerçekleşeceği konusunda belirsizlik yaratıyordu.

Hong Kong’un Çin’e Dönüş Süreci

Hong Kong’un Çin’e geri dönmesi için belirlenen tarih, 1 Temmuz 1997 olarak belirlenmiştir. Bu tarihe kadar İngiltere ve Çin arasında yapılan anlaşmalar ve müzakereler, Hong Kong’un yönetiminde nasıl bir değişiklik olacağı konusunda belirleyici rol oynamıştır. 1984’te, İngiltere ile Çin arasındaki en önemli anlaşma olan "Ortak Deklarasyon" imzalanmıştır. Bu anlaşma, Hong Kong’un 1997’de Çin’e geri verilmesi konusunda iki ülke arasında bir uzlaşı sağladı.

Bu deklarasyon, Hong Kong’un Çin’e devredilmesinin ardından, 50 yıl boyunca, "Bir Ülke, İki Sistem" ilkesinin geçerli olacağını öngörüyordu. Bu ilke, Hong Kong’un kendi iç işlerinde, Çin’in diğer bölgelerinden bağımsız bir yönetim şekli izlemesine olanak sağlıyordu. Hong Kong, özellikle ekonomi, hukuk ve eğitim gibi alanlarda büyük ölçüde kendi özgürlüğünü koruyacaktı.

Bir Ülke, İki Sistem İlkesi ve Hong Kong'un Geleceği

Hong Kong’un Çin’e devri süreci, "Bir Ülke, İki Sistem" ilkesinin başarılı bir şekilde uygulanmasını hedeflemekteydi. Bu ilke, Hong Kong’a geniş bir özerklik sunmakla birlikte, Çin Halk Cumhuriyeti’nin egemenliğini de kabul ediyordu. Bu sayede Hong Kong, ekonomik özgürlüğünü koruyarak, Çin ile yakın işbirlikleri geliştirmeye devam etti.

Ancak, zamanla Hong Kong’un özerkliği ile Çin’in merkezi hükümetinin baskıları arasında bir gerilim oluşmaya başladı. Özellikle 2014’teki "Şemsiye Hareketi" ve 2019’daki protestolar, Hong Kong halkının Çin’in artan kontrolüne karşı duyduğu tepkiyi göstermiştir. Bu olaylar, Hong Kong’un Çin’e geçişi sırasında belirlenen "Bir Ülke, İki Sistem" ilkesinin ne kadar etkili olduğu konusunda tartışmalara yol açmıştır.

Hong Kong’un Geleceği: Çin’in Etkisi ve Hong Kong Halkının Tepkisi

1997’de başlayan dönüşüm süreci, Hong Kong’un Çin’e entegrasyonu için önemli bir dönemeçtir. Ancak, son yıllarda Çin’in Hong Kong üzerindeki etkisi giderek artmıştır. 2020’de, Çin hükümeti Hong Kong için yeni bir güvenlik yasası çıkarmış ve bu yasa, bölgedeki özgürlüklerin kısıtlanmasına yol açmıştır. Hong Kong halkı, bu gelişmeye karşı çeşitli protestolar düzenleyerek, özgürlüklerine yönelik tehditlere karşı seslerini duyurmuştur.

Hong Kong’un geleceği, Çin’in egemenliğini kabul eden ancak kendi özgürlüklerini savunan bir bölge olarak şekillenmeye devam etmektedir. Pekin’in merkezi hükümetiyle yaşanan gerilimler, Hong Kong’un içindeki siyasi durumu da etkilemektedir. Bu durum, "Bir Ülke, İki Sistem" ilkesinin uygulanabilirliğini sorgulayan bir hal almıştır.

Sonuç

Hong Kong, 1997 yılında Çin’e geri verilmiş ve bu tarih, bölgenin tarihi için önemli bir dönüm noktası olmuştur. Çin’e geçiş süreci, İngiltere ile yapılan anlaşmalar ve Hong Kong’un "Bir Ülke, İki Sistem" ilkesine dayalı olarak gerçekleşmiştir. Ancak, son yıllarda Çin’in Hong Kong üzerindeki etkisini arttırması, bölgedeki özgürlüklerin kısıtlanması ve halkın tepkisi, Hong Kong’un geleceğini belirsiz hale getirmektedir. Hong Kong’un Çin’e geçişi, yalnızca bir egemenlik değişikliği değil, aynı zamanda bir yönetim ve özgürlükler meselesi olarak karşımıza çıkmaktadır.